Prof Dr. Ersan ŞEN: Kumar, Bahis ve Şans Oyunları Oynatma Suçu

Дата: августа 1, 2024 Автор: Darya

Prof Dr. Ersan ŞEN: Kumar, Bahis ve Şans Oyunları Oynatma Suçu

Rahatsız etme anlamını taşıyan taciz bir tür sarkıntılık olsa da, kanun koyucu sarkıntılık fiilini, mağdurun vücuduna ani ve devamlılık içermeyecek şekilde cinsel maksatlı dokunma olarak tanımlamıştır. Maddesinde düzenlenen “hayasızca hareketler” suçunun fiil unsurlarından olan, “teşhircilik” fiilinin anlam ve kapsamı açıklanacaktır. Esasen kanun koyucu hayasızca hareketler suçu kapsamında iki seçimlik hareket düzenlemiştir. Genel ahlakın bir hukuki yarar olarak gözetilmesi amacıyla, alenen, yani belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilir şekilde cinsel ilişkide bulunmak veya teşhircilik yapmak, hayasızca hareketler suçunun iki seçimlik hareket tipini oluşturmaktadır. Aşağıda; teşhircilik fiilinden bahsedilirken, konu ile ilgisi olması bakımından alenen cinsel ilişkide bulunmaya da yer verilecektir.

Şüpheli hakkında seri muhakeme usulünün uygulanabilmesi için gerekli olan bir diğer şart ise, Cumhuriyet savcısınca, bu usulün uygulanmasının şüpheliye teklif edilmiş olması, akabinde şüphelinin “müdafii” huzurunda bu teklifi kabul etmiş olmasıdır (CMK.m.250/3). Aynı zamanda şüpheli de iddianamenin düzenlenmesine kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak seri muhakeme usulünün uygulanmasını talep edebilecektir (CMSM.yön.m.5/11). Cumhuriyet savcısının şüpheli hakkında seri muhakeme usulünü uygulayabilmesi, “şüphelinin CMK’nin 250. Maddesinde sınırlı olarak sayılmış suçlardan birini işlemiş olması” şartının gerçekleşmesine bağlıdır. İdari işlemler hukuka uygunluk karinesinden yararlandıklarından idari işlemlere karşı dava açılması idari işlemlerinin yürütmesini durdurmaz. Ancak açılacak iptal davasında yürütmenin durdurulması kararı verilirse bu durumda işyeri dava sürerken de faaliyetlerine devam edebilir.

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 216. Maddesinde düzenlenmiş olup, üç fıkradan oluşan bu hükmün her fıkrasının uygulama alanı farklılık göstermektedir. Maddenin ilk fıkrasında tahrik, diğer iki fıkrasında aşağılama fiillerine yer verilmiştir. Anayasa; yürürlüğe girdiğinde tüm sorunları çözecek bir metin olmadığı gibi, bazı zamanlarda sorunların artmasına, hatta içinden çıkılamaz hale gelmesine de yol açabilir. Nihayetinde; normlar hiyerarşisinin tepesinde olan anayasa, yazılı hukuk düzeninin kaçınılmaz bir ihtiyaca ve isteğe dayanan temel kaynağıdır.Bu öneri; sadeliği ve kısalığı ile ön plana çıkmakta, kişi hak ve hürriyetleri ile yönetim sisteminin çerçevesini, Başlangıç hükümleri ve toplam 23 maddede belirlemektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunda ve “kuvvetler ayrılığı” ilkesini benimsediğinde tartışma bulunmamaktadır. Anayasa m.2’de hukuk devleti, m.9’da “kuvvetler ayrılığı” ilkesi, m.11’de Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü, m.138/4’de de yargı kararlarına herkesin uymak zorunda olduğu açıkça ifade edilmiştir. Tüm bu ilke, esas ve hükümler; hukuk güvenliği hakkı başta olmak üzere, “eşitlik” ve “adalet” ilkelerinin de güvencesini oluşturur. Bununla birlikte; pratikte yargı kararlarının, özellikle Anayasa Mahkemesi ve idari yargı kararlarının infazında sorunlar yaşandığı ve bazı yasa değişiklikleri ile yargı kararlarının aşıldığı görülmektedir.

Fıkrasına göre; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re′sen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir”. Hükmün gerekçesine göre; “Maddeye göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ceza dairelerinin kararlarına karşı ilamın veya düzeltme istemine ilişkin (…) itiraz edebilecektir”. CMK m.308/1’de ve gerekçesinde; Başsavcı itirazının onama kararlarına karşı mı, yoksa bozma kararlarına karşı mı, yoksa her ikisine de mi yapılacağı yönünde bir tespit yapılmamıştır. Bu yazımızda incelenecek olan hukuki sorun; Yargıtay ceza dairesinin temyiz makamı olarak incelediği dosyaların, ilk derece mahkemesinin direnme kararı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun önüne geldiği hallerde, ilgili ceza dairesinde yer alan üyelerin, Ceza Genel Kurulu’nda yapılacak incelemeye katılıp katılamayacağına ilişkpin up marspin-up casino giriş apk. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kişilerin huzur ve sükununu bozma” başlıklı 123. Maddesine göre; “Sırf huzur ve sükunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir”. İrtikap” başlıklı TCK m.250/1’de icbar suretiyle irtikap suçu; “Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir.” olarak tanımlanmıştır. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin 208/8 başvuru numaralı ve 31 Mayıs 2024 tarihli Taner Kılıç/Türkiye (No. 2) kararı, tutuklamanın ön koşulu olan “suç şüphesi” konusunda oldukça önemli tespitler içermektedir.

18 Haziran 2024 günü yapılması gereken, ancak 14 Mayıs 2024 tarihine çekilmesi gündemde olan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin deprem nedeniyle geri bırakılması mümkün değildir. Anayasa m.78; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilme yetkisini, sadece savaş haline bağlı tutmuştur ki, böyle bir durumda seçimin geri bırakılması için savaş halinin yanısıra, bu savaşın seçimlerin yapılmasını imkansız hale getirmesi gerekir. Bunun dışında yalnızca; en az 400 milletvekilinin oluru ile en geç 18 Haziran 2024 tarihine kadar yapılması gereken seçimlerin, ileride belirli bir tarihe bırakılması Anayasaya eklenecek geçici bir madde ile mümkün olabilir. Anayasaya eklenecek geçici bir maddenin halkoylamasına ihtiyaç duyulmadan yürürlüğe girebilmesinin yegane yolu, en az 400 milletvekilinin böyle bir kanun teklifine evet demesidir. “Duruşma Tutanağı” başlığı altında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.219 ila 222’de düzenlenen, kovuşturma aşamasının duruşmada yapılan işlemler ve söylenenler açısından en önemli vesikası duruşma tutanağıdır. Duruşmada yapılan işlemlerin mahkeme başkanı veya hakimi tarafından yeminli zabıt katibi tarafından bir teknik aygıta yazılmak suretiyle hazırlanan ve resmi belge niteliği taşıyan, mahkeme başkanı veya hakimi ile hazırlayan zabıt katibi tarafından imzalanan, duruşmanın nasıl yapıldığını gösteren belgeye duruşma tutanağı denir. Bu yazımızda; 7394 Sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un, 213 sayılı Vergi Usul Kanun’u m.359/b uyarınca sahte belge düzenlemek ve sahte belge kullanmak suçları yönünden etkisi ve bu çerçevede uyarlama yargılaması ele alınmıştır. Bu yazıda; ceset bulunamadığında sanığın kasten insan öldürme suçunu işlediğinden bahisle mahkumiyetine karar verilmesi mümkün mü değil mi, mümkünse bunun şartlarının neler olduğu incelenecektir. Bu yazımızda; tanık ile bilirkişi arasındaki farklara değinilerek, bilirkişinin açıklamalarının niteliği ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.68/1 uyarınca bilirkişinin duruşmada dinlenmesi incelenecektir.

Müşterilerimizin güvenliği bizim için özel öneme sahip olup, tüm kişisel verileriniz tüm idari ve teknik tedbirler alınarak en güvenilir seviyede internet sitemizde korunmaktadır. Maddesi gereğince korama tedbiri almaya görevli mahkemenin Çocuk Mahkemesi olduğunu, olmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu belirterek görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Tatvan Asliye (Aile) Mahkemesince tedbir talep edilen çocuğun, suça sürüklenen çocuk olduğunu, bu çocuklarla ilgili koruma tedbirlerinin Asliye Ceza Mahkemesince alınması gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Asliye ceza mahkemesinde görülen bazı davalarda avukat tutma zorunluluğu olmamasına rağmen, yargılamaların bir ceza avukatı vasıtasıyla takip edilmesi hak kayıplarını önleyecektir. Asliye ceza mahkemesi duruşmalarında, yargılama faaliyetini yapmak üzere bir hakim ve iddia faaliyetini yapmak üzere bir savcı bulunur. Bazı asliye ceza mahkemeleri de uzmanlık mahkemesi şeklinde çalışmaktadır.

  • Kanunlar özellikle bir mahkemeyi yetkili ve görevli kılmışsa yargılamayı o mahkeme yapar.
  • Görüleceği üzere sanığın kabulü, HAGB’nin bir ön şartı olarak kabul edilmiştir.
  • Maddesine göre; “Kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip her Türk vatandaşı Cumhurbaşkanı seçilebilir”.
  • Bu da “aynı kanuni düzenlemelere tabi olan suçlar içerisinde daha az önemsiz olduğu söylenen suçların yargılanmasında ve cezalandırılmasında ayrı bir usulün uygulanacağı” anlamına gelmemektedir.

(1) Disiplinsizliğin işlendiği tarihten geriye doğru; iki yıl içinde aynı disiplinsizlikten dolayı disiplin cezası alınmış olması veya bir yıl içinde aynı derece cezayı gerektiren başka disiplinsizliklerden dolayı iki defa ceza alınmış olması hâllerinde, Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası hariç, bir derece ağır ceza verilir. (5) Yüksek disiplin kurulları; gerekli gördükleri takdirde, ilgilinin özlük dosyasını ve her nevi evrakı incelemeye, ilgili birlik, kurum ve karargâhlardan bilgi almaya, hâkim veya savcı kararı gerektirmeyen durumlarda kriminal inceleme yaptırma da dâhil olmak üzere her türlü inceleme yaptırmaya, tanık ve bilirkişi dinlemeye, keşif yapmaya veya yaptırmaya yetkilidirler. (2) Disiplin amirleri, disiplin yönünden eğitilmesine ve ıslah edilmesine katkı sağlamak amacıyla maiyetine ilave görev ve sorumluluklar verebilir. Verilecek görev ve sorumluluklar; işlenen fiilin niteliğine, personelin statüsüne, rütbesine ve makamına uygun ve ölçülü olur. Bu kapsamda verilen görevler hizmete yönelik emir olarak kabul edilir. (5) Daha üst rütbeli bir kadroya vekâleten atanan veya görevlendirilenler, vekâlet ettikleri kadroda gösterilen rütbenin sahip olduğu disiplin cezasına ilişkin yetkileri kullanır.

Bu usulün uygulanmasına ilişkin teklifin müdafi huzurunda yapılması kanundan kaynaklanan bir zorunluluktur. Seri muhakeme usulüne tabi olduğu soruşturma dosyasından anlaşılan suçlar hakkında, Cumhuriyet savcısınca bu usul uygulanmadan iddianame hazırlanmışsa, bu iddianame görevli mahkemece -seri muhakeme usulünü teklif edilmesi/uygulanması için- Cumhuriyet savcısına geri iade edilecektir. Kanun metninden anlaşılmamakla birlikte hem teklifin hem de kabulün müdafi huzurunda gerçekleştirilmesi son derece önemli ve gereklidir. Belirtmek gerekir ki; şüphelinin kabul beyanı iradesine dayanmalıdır. Bu yüzden seri muhakeme usulünün teklif edilmesi amacıyla şüpheli hakkında ‘zorla getirme kararı verilemez’ ve ‘yakalama emri düzenlenemez.’ İradesini etkileyecek nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz. Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez. Buraya kadar belirtiğimiz bu hususlar dikkate alındığında, işlenen suçun seri muhakeme usulüne tabi olması, Cumhuriyet savcısınca, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını mümkün kılan delilleri araştırmasına engel değildir (bu tür bir incelemeyi yapmak zorundadır). Yani seri muhakeme usulü, Cumhuriyet savcısı tarafından yapılacak soruşturmanın sonunda uygulanabilir hale gelecektir. Zira CMK.m.250 hükmünde belirtilen suçlar hakkında kamu davasının açılabilmesi, ‘yeterli şüphe’ oluşturacak delil elde edilmesine bağlıdır. Yeterli şüphe üzerine, katalog suçlar hakkında Cumhuriyet savcısı tarafından ‘kamu davasının ertelenmesine’ karar verilmediği takdirde, seri muhakeme usulünün uygulanmasının şüpheliye teklif edilmesi zorunludur (CMK.m.250/1, CMSM.yön.m. 5/2 ve 8/4). Yürütülen soruşturmada, ‘yeterli delil elde edilememiş olması’ veya ‘kovuşturma imkanının bulunmaması’ hallerinde ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ kararı verileceğinden, artık seri muhakeme usulünün uygulanması da mümkün olmayacaktır (CMSM.yön.m.8/3).